Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Yazdıklarımı Okuyunca, “ Bize Ne Bundan?” Diyebilirsiniz

Yazının Giriş Tarihi: 05.12.2016 09:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.12.2016 09:22

Yunanistan tarihini anlatmayacağım. Sadece bazı köşe taşlarını hatırlatmak istiyorum.

1821’ de Yunan isyanından sonra Osmanlı Devleti’ ne savaş açan Rusya’nın baskısıyla Eylül 1829’ da imzalanan Edirne Antlaşması’ yla Yunanistan bağımsızlığını kazandı. 1822- 1832 dönemi Birinci Yunanistan Cumhuriyeti olarak kabul edilir.

1832’ de Londra’ da varılan antlaşma uyarınca İngiltere, Fransa ve Rusya’ nın koruması altında, bağımsız bir Yunan Krallığı kuruldu. Krallıkta: 1832- 1862 yılları arasında Wittelsbach Hanedanı; 1863- 1924 yılları arasında Glücksburg Hanedanı egemen oldu.

Mart 1924’ te monarşiye son verilerek 2 inci Cumhuriyet ilân edildi; bu da 1935’ e kadar devam etti.

1935’ te tekrar monarşiye dönüldü; II nci George, Yunan Kralı oldu.

1967’ de askeri darbe oldu, kilit mevkiler darbeci komutanların eline geçti.

Cunta yönetimi 1973’ te monarşiye son verdi.

1974 Kıbrıs Harekâtı’ ndan sonraki dönemde, Karamanlis, krallık makamının yerini cumhurbaşkanlığının alması koşuluyla 1952 anayasasını yürürlüğe koydu; böylece üçüncü Yunanistan Cumhuriyeti kurulmuş oldu.

Hükümetçe hazırlanan yeni anayasanın 1975’ te yürürlüğe girmesinden sonra Cumhurbaşkanlığına Konstantinos Tsatsos seçildi.

Ve cumhuriyet yönetimi içinde siyasi kavgalar devam etti.

1974'te kabul edilen Yunanistan Anayasası'na göre Cumhurbaşkanlığına aday olabilmek için “baba hattından Yunan neslinden olmak ve “en az beş yıllık Yunan vatandaşı olmak” şartları aranır. Ayrıca parlamento seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip ve en az 40 yaşında olmalıdır.

Günümüzde Prokopis PAVLOPULAS, 13 Mart 2015’ ten beri Yunanistan Cumhurbaşkanı’ dır.

Şimdi gelelim Balkanlar’ daki komşumuz Bulgaristan’a, yani Bulgarca Republika Bulgariya’ ya…

Bulgaristan, 1908 İkinci Meşrutiyet’ in ilânından sonra, 5 Ekim 1908’ de tam bağımsızlığını ilân etmişti.

Hem Yunanistan, hem de Bulgaristan, Osmanlı’ dan kopup bağımsızlıklarını kazanmalarını, kimilerinin iddia ettiği gibi üzüntü ve Osmanlı’ ya hasret duyarak değil, aksine çok büyük bir coşkuyla kutlarlar.

Bulgaristan’ da 19 Mayıs 1934’ te, Askeri Birlik, hükümeti devirdi; Kral III. Boris, Kimon Georgiev başkanlığında, bir anlamda yarı diktatörlük yönetimi oluşturan hükümeti onayladı.

1935’ te Kral III. Boris, ülkeyi totaliter bir biçimde yönetmek üzere yetkileri elinde topladı.

15 Şubat 1940’ ta Bogdan Filov başbakan oldu.

Mart 1941’ de Bulgaristan, Antikomintern Pakt’ a katıldı.

23 Ağustos 1943’ te Kral III. Boris, esrarengiz bir biçimde öldü. Altı yaşındaki Prens Simeon reşit olana kadar naipler konseyi yönetimi devraldı.

8/9 Eylül 1944 gecesi, General Kyril Stançev komutasındaki ordu birlikleri, hükümet binalarını ele geçirdiler ve yeni bir hükümet oluşturuldu.

Yönetimin el değiştirmesinden sonra eski kral naipleri, bazı siyasi ve askeri yöneticiler, devlet memurları ve işadamları tutuklanarak yargılandı.

Aralık 1944’ te başlayan yargılamalardan sonra, 2 Şubat 1945’ te, üç kral naibi, 22 bakan, 68 meclis üyesi ve Kral Boris’ in danışmanlarından sekizi idam edildi.

 8 Eylül 1946’ da yapılan referandumda halkın yüzde 92’si Bulgaristan’ ın cumhuriyet olması yönünde oy kullandı.

1971’ de yeni bir anayasa kabul edildi ve yeni bir ulusal meclis seçildi.

1980’ lerin sonunda SSCB’ de başlayıp sonradan öteki Doğu Avrupa ülkelerini saran reform hareketi Bulgaristan’ ı da etkiledi.

Ve olaylar giderek günümüze kadar değişik aşamalar gösterdi.

Özetleyerek çabuk geçtim.

Şimdi, bu satırlara kadar okumuşsanız, bunları ne diye yazdığımı merak etmiş olabilirsiniz.

Haklısınız.

Ben merak edip inceledim ama doğrusu hem Yunanistan’ ın, hem de Bulgaristan’ ın nasıl yönetildiği, onların sorunudur, bizim değil! Onların iç sorunu ise bizi zerrece ilgilendirmez! Bizim için esas olan ülkenin dış politikasında devlet hafızasına itibar etmek ve tarihi gerçeklere dikkat etmektir.

Bu haftaki köşe yazım biraz anlamsız gibi oldu ama artık hoşgörün!

Her yazımın sonunda Günün Sözü’ nü yazarım ya, bu sefer küçük bir değişiklik yaptım.

DUYUNCA ANLAYAMADIĞIM SÖZLERDEN:

“ KARIMA ÇOK BÜYÜK SAYGI DUYUYORUM; YARIN METRESİMLE UZUN BİR TATİLE ÇIKACAĞIZ!”

(Gülmeyin emi, küçük bir hoşluk olsun diye yazdım! Şaka da olsa, ne kadar saçma değil mi?)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.