Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hijyen Ve Önemi

Yazının Giriş Tarihi: 08.07.2020 11:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.07.2020 11:20

Dünyayı saran ve sarsan virüs salgını nedeniyle, hemen hemen her yerde ellerin yıkanmasının önemi anlatılıyor ve ellerin nasıl yıkanması gerektiği ayrıntılarıyla gösteriliyor.

Benim bu konuda farklı düşüncelerim ya da olaya farklı yaklaşımım var. Şöyle:

Bir lokantaya girdiğinizi düşünün. Yemek yemeye başlamadan önce, lokantanın lavabosuna gidip ellerinizi yıkar mısınız? Tabi bunun bir de yemek bittikten sonrası var!

Biz yine lokantaya dönelim ve kaldığımız yerden devam edelim.

Lokantaya girip oturun ve hiçbir şey yemeden etrafınızı seyredin. Bakın bakalım, lokantaya yemek için gelenlerden kaç kişi önce elini yıkayacak?

Ben bugüne kadar, yani pandemi dönemi başlayıncaya kadar  (sadece bir- iki kişi hariç) genelde kimseyi elini yıkarken görmedim. Yemekten önce veya sonra alkollü mendillerle ellerini silenler bile gözüme çarpmadı. Sokakta para elleyen, çeşitli eşya veya objelerle temas edenler nedense o kirli elleriyle yemek yemekten, ekmekleri ellemekten çekinmiyorlar. Lokantada küçük bir sepet içinde gelen ekmek dilimlerini kimlerin hangi elleriyle dokunduğu konusuna ise hiç değinmeyeceğim.

Pazarda pek olmuyor ama marketlerdeki meyve reyonlarına bir göz atın. İlâçlı olan meyveleri kendi elbiselerine sildikten sonra görevliye fark ettirmeden yiyen çok kişi göreceksiniz.

Bu hijyen/ sağlık bilgisi konusuna bir de hastaneler açısından yaklaşalım.

Birkaç yıl önce, İstanbul’ da bir hastahanede ameliyat olan arkadaşımı ziyarete gitmiş; ziyaret saatinde, neredeyse kapıları kıracak derece hamle ve gürültüyle içeri giren kalabalığı görünce ürkmüştüm.  Hasta odalarındaki durum ise korkunç derecede çirkindi. Evden getirdikleri yağlı ve bol salçalı yiyecekleri, yatakta zorlukla gülümsemeye çalışan hastaya yedirmeye çalışanlar vardı.

Parktaki banka oturanlar, aynı kıyafetle hasta yatağına oturuyordu.

Ayağından ameliyat olan bir arkadaşımın, “hastahanede yattığım sürece ayağıma boydan boya kremi süren, odanın tuvaletini temizleyen bayan hademeydi” sözünü aklımdan çıkaramıyorum.

Katarak ameliyatı olan bir arkadaşım anlattı: “ Gözümdeki katarakt kalınlaşınca ameliyat olma ihtiyacı ortaya çıktı. Bir özel hastaneye giderek doktora gösterdim, ameliyat günü geldi çattı, belirlenen saatte polikliniğe gittim, bekliyorum. Doktorun asistanı geldi, beni ve benim gibi ameliyat olacak üç kişiyi daha yanına alarak bir üst kata çıkardı. Burada bize başımıza bone takmamızı, ceketlerimizi çıkardıktan sonra verdiği ameliyat gömleklerini giymemizi, ayakkabılarımızı çıkarmamızı, ayağımıza çorapların üzerine galoşları giymemizi söyledi. Söylenileni yaptık. Sonra hep birlikte, o soğukta, ayağımızda galoşlar ile taş koridorda yürüyerek, ayakkabıları ile gezinen diğer hastaların arasından geçerek bir asansöre bindik ve ameliyathanenin bulunduğu kata indik. Orada da herkesin normal sokak ayakkabılarıyla yürüdüğü koridordan geçerek, ameliyat yapılacak bölüme geldik. Kapıda, hijyene verilen önemi gösteren kocaman bir yazı vardı ve içeriye ayakkabı yerine verilecek galoşlarla girmemiz gerektiği bildiriliyordu. Kapı açıldı, içeri girdik ve söylenen yere sırayla oturduk. Bir görevli geldi ve gözlerimize sık sık bir ilâç damlattı. Teker teker ameliyata aldılar. Sıra bana gelince bir görevli geldi ve beni içeri götürdü, masaya yatırdı. Doktorum geldi ve ameliyata başladı. Bu sırada konuşuyorlar. Ben de bütün konuşmaları duyuyorum. Bu konuşmalar devam ederken içeri bir kişi girmiş olmalı ki, önce bir hal hatır sorma faslı başladı. Atlamayın bu sırada ameliyat devam ediyor. Doktorum gelen kişiye ameliyatı nasıl yaptığını, günümüzde çok daha modern ameliyatlar yapıldığını, burada yapılanın çok çağ dışı kaldığını anlatarak yaptığı işi küçümsüyor. Tekrarlıyorum, bu sırada göz ameliyatım devam ediyor ve ben bütün konuşmaları duyuyorum. Sonunda ameliyat bitti ama ben de bu arada bittim. Herhalde bu hastaneye bir daha uğramam!”

Önemle hatırlatıyorum, bu değerlendirme pandemi öncesine ait! Toplumun hijyen kurallarına verdiği önemi belirtmek için yazdım.

Televizyon haberlerinde bir Uzak Doğu ülkesinde alınan önlemleri gördüm.

Meydanlarda çok sayıda – telefon kabinine benzer- dezenfektan kabinleri var. İsteyen, istediği zaman bu kabine girip dezenfekte oluyor.

Her iş yerinde ve okulda girişte elektronik ateş ölçülüyor. Mevcut maskeler özel bir çöp kutusuna atılıyor. Küçük bir dezenfektan kabini var, herkes içeri girerken bu kabinde (olduğu yerde dönerek, elindeki çanta veya paket de dahil) dezenfekte ediliyor. Ayakkabıların altını dezenfekte eden özel bir yer var. Buradan çıkanlar ellerini özellikle dezenfekte ettikten sonra yeni maskelerini görevliden alıyor ve iş yerine/ alış veriş merkezine/ lokantaya giriyor.

Uzun süredir alış veriş merkezlerine, lokanta ve kafelere, kütüphaneye gitmiyorum. Umarım buralarda alınan önlemler yeterlidir!

Tabi alınan veya alınacak önlemler kadar vatandaşın da duyarlı olması gerekiyor.  

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisiyle ilgili, “ Kovid- 19 salgını son derece ölümcül ve giderek hızlanıyor. Virüs hafife alınmamalı, hiçbir ülke güvende değil “ diyerek uyarıyor.

Bu yazıyı hazırlarken televizyon haberlerinde izledim; bir otobüse maskesiz binmelerine izin vermeyen şoförü iki kişi sille tokat dövmüşler. Sokaklar, meydanlar ve özellikle tatil kentleri hiçbir şey olmamış, yaşanmamış, yaşanmıyor gibi duyarsız davrananlarla kaynıyor.

Elbette toplumca duyarlı olmalı, duyarlı davranmalıyız!

KISA KISA

İktidarın, içinde bulunduğumuz pandemi dönemi ve ekonomik sorunların giderek arttığı ortamda Millet Bahçesi yapma düşüncesi DOĞRU veya YANLIŞ tartışılabilir. Ancak Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’ nün Gaziosmanpaşa Mahallesi’ ndeki 113 dönümlük alana Millet Bahçesi yapılması düşüncesi çok büyük yanlıştır. Halen Enstitü’ nün kuruluş amaçlarına uygun olarak kullanılan birinci sınıf tarım arazisine Millet Bahçesi yapmak düşüncesi yanlıştır, yanlıştır, yanlıştır! Bir gen merkezi mi önemlidir, içinde bisiklet yolları, kıraathaneler olan bahçe mi?

Bence Danıştay 6. Dairesi’ nin de tarım dışı amaçla kullanılmasını uygun bulmadığı bir yere, mahkeme sonucu beklenmeden, oldu- bitti ile, Enstitü’ nün kuruluş amacına uygun olmayan bir tesis yapılması uygun değildir!

Her kentin bir “Kent Plânlaması”, “İl Gelişim Plânı” mutlaka vardır ve kentin gelişimi göz önüne alınarak, uzun vadeli düşünülerek kentin geleceği plânlanır.

Yalova Valilik binası ile Belediye binası Stadyumun’ un yan tarafındaki alana yapılacakmış. Eğer bu doğruysa, bunun gerekçesi nedir? Jeolojik alt yapı, kentin gelişim yönü, trafiğin mevcut durumu ve gelişimi değerlendirilmiş midir? Kanaatimce kentin yönetim merkezinin yer değiştirmesi çok önemlidir ve o kentin öncelikle trafiğini etkiler.  Merkez, giderek trafiğin yoğunlaştığı bir yere dönüşür.

Ayrıca valilik binasının tüm müdürlük birimlerini kapsayacağı düşünülürse, gelecek konuklar da düşünülerek yeterli araç park için alan var mıdır?

Belediye binasının da bu bölgeye kayması halinde, belirlenen alan ihtiyaca cevap verecek midir?

ATATÜRK Diyor ki:

“ Benim bütün hayatımda güttüğüm gaye hiçbir vakit kişisel olmamıştır. Her ne düşünmüş ve her neye teşebbüs etmiş isem daima memleketin, milletin ve ordunun adına ve yararına olmuştur. Hiçbir zaman şahsımın sivrilmesi ve yükselmesini göz önüne almamışımdır.”

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.