Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hasta mı Önemli, Hastalık mı?

Yazının Giriş Tarihi: 26.09.2016 09:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.09.2016 09:50

Tarihî kaynaklarda ve çeşitli kitabelerde darüşşifa, darüssıhha, bîmarhane, bîmaristan, vb. isimleriyle belirtilen hastanelere Türkler toplum sağlığı açısından büyük önem vermişlerdir.

Avrupa fanatizmi ruh hastalarını “şeytana karışmış oldukları gerekçesiyle” ateşe atıp yakarken, Türkler bu hastalara azamî şefkat ve itina ile bakıyor, hastaları müzikle veya su sesiyle tedavi ediyorlardı.

Özellikle Er- Razi (854- 932), Farabî (870- 950) ve İbn Sina ( 980- 1037) müzikle tedavinin üzerinde durmuşlardı.

Farabî, “Musiki-ul-Kebir” adlı eserinde musiki makamlarının ruha olan etkisini sınıflandırmıştı.

Esas olan hastanın tedavisiydi, hastalığın değil!

Ne var ki, günümüzde bunun tersi uygulanıyor; “Hasta” değil, “Hastalık” esas alınıyor.

Yani hekimler, hastayı değil de hastalığı tedavi etmeye kalkıyorlar.

Tıbbî bir prensip olarak, her sağlık sorununun farklı bünyelerdeki yansımalarının değişik olduğu kabul edilir.

Kısacası her hastanın yaşadığı sağlık sorunu ile ilgili şikâyetleri  ve ona uygulanacak teşhis ve tedavi farklı ve özel olması gerekir.

Tecrübeli hekimler, kişisel farklılıkları dikkate almadan yapılan sağlık taramaları, teşhis ve tedavi gayretlerinin arzu edilen başarıyı sağlayamadığını bilirler.

Unutmayalım, hastalığı değil, hastayı tedavi etmek geleneksel ve vazgeçilmez bir tıp prensibidir!

Ne yazık ki, pek çok yerde, hastalığı tedavi etmek yerine, “Hasta” nın ön plâna çıktığı görülüyor. Tabi bir de “Hasta” nın sayısı ve ”Hasta” nın  “Müşteri” durumuna düşmesi konusu var.

“Hasta” ve “Hastalık” denince, akla ilk gelen yer ise “Hastane”…

Yeri gelmişken, hastaneler ile ilgili genel bir tespitimi de paylaşmak istiyorum.

Kıyafet, saygı işaretidir. Kişinin kılık- kıyafeti, önce kendisine daha sonra karşısındakine saygının göstergesidir. Kıyafet, kişinin üstüne giydiği, giysidir.

Kılık ise kişinin kıyafetini de kapsayan dış görünümüdür.

Ben, ne kadar pahalı giysi giyerse giysin, giydiğini yakıştıramayan çok kılıksız insan görmüşümdür. Tabi, çok sade, basit giyinmesine rağmen kılığı son derece çekici insan da…

Kendine saygı, kılık- kıyafetle başlar, davranış ve konuşma üslûbu ile devam eder. Kendine saygı, kişinin kendi sınırları içindeki kişisel değerlerine sahip çıkması ve kendi değerlerini koruma hakkını kullanabilmesidir.

Toplumumuzda, son derece yanlış olarak, çoğunlukla, kültürel öğreti eksikliğinden dolayı, kendine saygı, kişinin aklına estiği gibi davranması olarak algılanmaktadır.

Oysa kendine saygı, kendi sınırları içindedir, başkasının hudutlarına tecavüz edemez. Kendine aşırı güven, karşıdaki insanın dışlanmasını gerektirmez.

Saygı görmek için, saygı göstermek gerekir. Saygı istenilmez, verilir; verilen saygı da kişiye aynen geri gelir!

İnsanlar kılık-kıyafetleriyle karşılanır, zekâlarıyla uğurlanırlar. Yani, insanların birbirleriyle iletişiminde ilk görünüm çok önemlidir!..

Kendisine saygısı olan kendisine özen gösterir:  giyimine, kuşamına, hâl ve tavrına ve konuşurken seçtiği kelimelere dikkat eder. Yerine ve zamanına uymayan giyim, hareket ve ifade tarzı, farklı algıya neden olur.

Örneğin, bir hastaneye gidiyorsunuz.

Daha dış kapıdan içeri girdiğiniz andan itibaren personelin kılık- kıyafeti dikkatinizi çekiyor. Resepsiyonda çalışanların, kat görevlilerinin, hemşirelerin, başhemşirenin, kasada para alanların, ara hizmeti yapanların hepsinin kıyafetleri kendi branşlarıyla ilgili olarak düzenlenmiş, renk renk... Büyük bir özen ve düzen var.

Bu ortamda, hastanede ilk defa karşılaşacağınız hekimlerin de, beyaz önlüklü, ütülü pantolonlu, saç- sakal tıraşı olmuş, bakımlı olmasını bekliyorsunuz! Elbette kadın hekimlerin de aynı şekilde…

Elbette, ilk defa karşılaşacağınız Hekim’ in kıyafeti, sizin onun hakkındaki düşüncelerinize ve değer yargılarınıza önemli derecede etki edecektir. Böyle bir Hekim, hastada saygı uyandırır. Bu Hekim’ in hastasını karşılaması, hitap şekli ve onunla ilgilenmesi, onun tedavi için söylediklerine bir anlam katar, güvenilirliği artar.

Üzerinde rengi kaçmış kısa kollu bir tişört, altında rengi kaçmış bir blucin pantolon, ayağında eskimiş spor ayakkabıları, yüzünde birkaç günlük bir sakal ile bir hekimin, hastasında saygı uyandıracağını düşünebiliyor musunuz?

Kılık- kıyafet, davranış ve hitap şekli, karşıdaki kişiye saygıyı veya saygısızlığı gösterir. Kendisine saygısı olmayanın, başkasına saygısı olmaz! Karşıdakine saygı göstermeyen birinin de kim olursa olsun, saygı görmeye en ufak hakkı yoktur!

GÜNÜN SÖZÜ:

Umut dünyayı yaşatan güçtür!

ATATÜRK DİYOR Kİ:

“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…”

www.ahmetakyol.net

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.