Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Fatih’ in Öfkesi

Yazının Giriş Tarihi: 07.05.2022 13:36
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.05.2022 13:36

Fatih Sultan Mehmet, bir gün, o zamanki Belediye Başkanı’yla birlikte Haliç kıyısında geziniyormuş.

Bir ara, bir bahçıvanın topladığı ayrık otlarını küfeler içinde Haliç’ e döktüğünü görmüşler.

Fatih, bahçıvana ne yaptığını sormuş.

“Sebzeyi toprağa küstürmesin diye bu otları yolar, sonra da deryaya atarız” cevabını vermiş bahçıvan.

Fatih, bu cevaptan hoşlanmamış.

“Bu ne iştir efendi? Derya kimindir ki, bu çöpe feda edersin?”

Fatih’ in hiddetini görünce bahçıvanın beti benzi atmış, titremeye başlamış.

Fatih bir kere daha üstelemiş.

“Söyle kimindir bu derya?”

“Sizindir devletlüm.”

Bu cevabı beğenmeyen Fatih, adamı yukarıdan aşağıya süzdükten sonra gürlemiş,

“Bak a efendi. Bu derya önce Cenab-ı Hakk’ ın, sonra Devlet-i Âliyye’ nindir. Bu çöpü bu deryaya dökmekle, devletin malına zarar verdiğini bilir misin?”

Bahçıvan da ses yok tabi. Başı önünde korkudan titreyip dururken Fatif, Belediye Başkanı’ na dönmüş,

“Fermanın odur ki, bundan böyle her kim bu deryaya fena ederse, kendine de pek fena edileceğini elbette biledir.”

O yıllarda Fatih’ in Haliç’ e atılmasını yasakladığı ayrık otları, kökleriyle toprağı tutup toprağın denize akmasını engellediği için ekilirmiş.

Ayrıca Haliç sırtlarında çift toynaklı hayvanların otlaması da yasakmış.

Bunun içindir ki, Haliç ve çevresi bir zamanlar İstanbul’ un en güzel yeriymiş.

***

Fatih’ in çevreye bu kadar önem verdiği yıllarda, Avrupa’ nın büyük şehirlerinde ev, konak ve saraylarda pislikler kovalarla sokaklara dökülüyordu.

Gene kıvrık pantolon paçası ile yüksek ökçe, sokaklarından pislik akan Avrupa sokaklarında dolaşan kadın ve erkekleri koruyordu.

Ağaçlı caddeler, parklar, şehir kıyıları umumî helâlar halindeydi.

XIV. Louis zamanında yüksek sosyetede bol ve geniş eteklikli hanımlar tuvalet yaparken delikli iskemle kullanıyorlardı.

Peki, ya bugün?

Bugün, çevremize geçmişte olduğu gibi aynı titizliği gösteriyor muyuz?

Ne yazık ki, hayır!

Güzelim denizlerimiz, göllerimiz, akarsularımız kısacası çevremiz her geçen gün biraz daha artan bir hızla kayboluyor. Denizler her geçen gün biraz daha maviliğini kaybederek kahverengileşiyor. Denizler foseptikleşiyor. Foseptikleşen denizde musilaj oluşuyor.

Koca bir beton yığını haline dönüşen kentlerin ardından, bir oksijen çadırı gibi varlıklarını sürdüren ormanlarımız hızla elden çıkıyor.

Çeşitli bahanelerle kesilen, yakılan ve yasal kılıflar uydurularak ortadan kaldırılan ağaç sayısı hızla artıyor. Ormanlar kesiliyor, buna karşılık yol kenarlarına fidan dikmekle övünüyoruz. Ya oksijen ne olacak?

Unutmayalım ki, bir ülkeye kimliğini kazandıran, o ülkenin geçmişinden bugüne getirdiği, koruyabildiği tarihî yapılarıdır, tabiat güzellikleridir, kültür değerleridir.

Bunlar geçmişin günümüze bir izdüşümüdür.

Tarih, kültür ve tabiat mirasımızı el ve gönül birliği ile korumak ve onları gelecek uşaklara devretmek zorundayız.

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.