Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ege Adaları Ve Lozan

Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege Denizi’ nin Yunanca adı “ Aigaion Pelagos” tur. Adaların çokluğu nedeniyle eskiden “Adalar Denizi “ de denen Ege Denizi’ nin bugünkü adının mitolojideki Attika Kralı Aigeus’tan geldiği söylenir.

Haber Giriş Tarihi: 29.01.2018 13:07
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Kaynak: Haber Merkezi
yalovamiz.com
Ege Adaları Ve Lozan

EGE ADALARININ COĞRAFİ KONUMLARI:

Ege Denizi’ ndeki adalar çeşitli şekillerde gruplandırılabilir. Örneğin coğrafi olarak yedi ana grupta toplanabilir. Bunlar:

1)Taşoz (Thasos), Semadirek olarak da bilinen Semendirek ( Samothraki) ve Limni ( Limnos) adalarından oluşan Trakya Denizi (Thrakikon Pelagos) Grubu;

2) Midilli (Lesbos), Sakız (Khios), İkaria ve Sisam (Samos) adalarından oluşan Doğu Ege Grubu;

3) Skyros’u da kapsayan, Tesalya açıklarındaki Kuzey Sporadlar ( Voriai Sporadhes);

4) Melos (Milos), Paros, Naksos (Naxos), Thera (Santorin) ve Eğriboz (Evvoia) (Khalkis’ te bir köprüyle Attika’ ya bağlandığından Yunanistan anakarasının bir parçası sayılır) adalarından oluşan Kyklad Adaları;

5) Kykladlar’ ın batısında ve Pire’ nin 5- 50 mil açıklarındaki Salamis, Aigina (Aiyina), Poros, Hydra (İdhra) ve Spetsai adalarından oluşan Saron Adaları;

6) En önemli adası ve merkezi Rodos (Rodhos) olan, Güney Sporadlar olarak da adlandırılan On İki Ada (Dodekanesos);

7) Avrupa’ nın güney ucunda, Yunanistan’ ın en büyük adası olan Girit (Kriti) ve çevresindeki küçük adalar.

EGE ADALARININ ELE GEÇİRİLMESİ:

2’inci Murat döneminde ( 1421- 1451) Baltaoğlu Süleyman Paşa, Midilli Adası’ nın Kolonya Kasabası’ nı ele geçirdi. Bu Osmanlının Ege Adalarındaki ilk işgalidir.

O güne kadar Ege Denizi’ nde yapılan harekât sadece akınlardan ve vurgunlardan ibaretti.

Adaların asıl fethi Fatih Sultan Mehmet ( 1451- 1481) zamanında başladı.

1456’ da Taşoz, Semadirek, Limni, Gökçeada ve Bozcaada Osmanlı topraklarına katıldı.

1462’ de Midilli fethedildi.

1470’ de Eğriboz Adası ile Şeytan Adaları denen Kuzey Sporat Adaları fethedildi; Sakız Dükalığı himayeye alındı.

1479’ da Sisam fethedildi.

1522’de Rodos Adası ile birlikte On İki Ada’ nın tamamı Osmanlı Devleti’ nin eline geçti.

Barbaros Hayreddin Paşa’ nın Kaptan-ı Deryalığı döneminde ( 1534- 1545), Kiklad Adaları ile Ege’ nin güney sınırında bulunan Kerpe ve Kaşot Adaları alındı.

Sisam Adası ile onun doğusunda bulunan Psara Adası’ nın alınması Kanuni döneminin son yıllarına rastlar.

Kanuni 1566’ da öldüğünde, Girit hariç bütün Ege Adaları Osmanlı Devleti’ nin elindeydi.

1669’ da da Girit Adası ele geçirildi.

(Bu arada önemle hatırlayalım: Osmanlı, bu adaların büyük bir bölümünü Venediklilerden, küçük bir kısmını Romalılardan, Rodos’ u Sen Jan Şövalyeleri’ nden almıştı; yani bizim Yunanlı dediğimiz Helenler’ den değil.)(Her Ortodoks Hristiyan, Yunan ya da Helen değildir; Rum ise Romalı demektir!)

EGE ADALARININ ELDEN ÇIKMASI:

Ege Adaları, ilk defa Yunanistan’ ın bağımsızlığını kazanmasıyla Osmanlı’ nın elinden çıkmaya başladı.

Osmanlı Devleti, 14 Eylül 1829’ da imzalanan Edirne Barış Antlaşması ile Yunanistan’ ın bağımsızlığını kabul etti.

24 Nisan 1830’ da Yunanistan Devleti kuruldu ve Eğriboz Adası, Kuzey Sporad ve Kiklad Adaları Yunanistan’ a verildi. Böylece Osmanlı, Ege’ de yaklaşık 300 yıldır sahibi irili ufaklı 300 adayı kaybetmiş oldu.

Osmanlı Devleti’  nin ikinci büyük ada kaybı, Balkan Savaşı ( 1912- 1913) sonunda oldu.

22 Nisan 1912’ de İtalya donanması, On İki Ada sularına gelerek, önce Stampalya Adası’ nı ele geçirmek suretiyle adaların istilasına girişti.

5 Mayıs 1912’ de General Ameglio, Rodos Adası’ nı ele geçirdi.

21 Ekim 1912’ de bir Yunan deniz filosu, Limni Adası’ na asker çıkararak burayı savaşsız işgal etti.

30 Ekim 1912’de Yunan Bahriye Nezareti, Taşoz, İmroz, Semadirek ve Bozbaba Adalarının ele geçirilmesini Yunan Donanma Komutanı Amiral Konduriotis’ e emretti.

Amiral Konduriotis, bu emre uyarak İmroz Adası’ na çıktığında Ada’ nın 23 Ekim 1912 tarihine kadar boşaltılmış olduğunu gördü. Bu nedenle işgal olaysız olarak gerçekleşti.

Yine aynı tarihte Bozbaba (Ayastraki) da ele geçirildi.

1Kasım 1912’ de Yunan Donanma Komutanı, İmroz’ dan dönen birliklerle Semadirek Adası’ na geldi ve hükümet memurlarının çekilmiş olduğu Ada’ yı kolayca ele geçirdi.

3 Kasım 1912’de, İpsara Adası önüne gelen bir Yunan muhribi, Ada’ da karşı koyacak hiçbir kuvvet bulunmamasına karşın ateş açarak 4 Kasım 1912 günü Ada’ yı işgal etti.

7 Kasım 1912’ de Bozcaada önüne gelen bir Yunan filosu da, yine hükümet memurlarının çekilmiş olduğu Ada’ yı kolayca ele geçirdi.

17 Kasım 1912’de Nikarya Adası, hiçbir olay çıkmadan Yunanlılar tarafından işgal edildi.

Yunanlılar, 20 Aralık 1912’ de Midilli Adası’ nı ele geçirdiler.

Yunanlılar, Ocak 1913’ te Sakız Adası’ nı işgal ettiler.

16 Mart 1913’ te Sisam Adası, Yunanlıların işgaline terk edildi.

Osmanlı Devleti, 30 Mayıs 1913’ te Balkan devletleriyle imzaladığı Londra Antlaşması’ yla Girit Adası hariç, Ege adalarının geleceğini tayin hakkını büyük devletlere bıraktı ve 14 Kasım 1913’ te Yunanlılarla imzaladığı Atina Barış Antlaşması’ nın 15’inci maddesiyle de bu hususu teyit etti.

(Tam bu noktada önemle hatırlayalım: Osmanlı, Ege Denizi’ ndeki adaları kan dökerek şehitler vererek almış, ne yazık ki birkaç küçük direnişin dışında, genellikle hiçbir mukavemet göstermeden terk etmiştir!)

Büyük devletler, 13 Şubat 1914’ te Yunanistan’ a, 14 Şubat 1914’ te Osmanlı Devleti’ ne birer nota vererek adalar konusundaki kararlarını bildirdiler. Buna göre:

Gökçeada, Bozcaada, Meis hariç Yunan işgalinde bulunan (Girit Adası dahil) Ege Adaları Yunanistan’ a verilecek;

Yunanistan, bu adaları tahkim edemeyecek, kara ve deniz üssü olarak kullanamayacak;

Bu adalarla Anadolu arasında kaçakçılığa engel olmak için önlemler alacak;

Adalarda kalan Müslüman halk için güvence verecek;

Birinci maddede adı geçen üç adayı Osmanlılara geri verecekti.

Bu karar Birinci Dünya Savaşı’ na kadar uygulanmadı ve savaş sırasında Boğazlar önündeki adalar da Yunanistan’ ın elinde kaldı.

İtalya, Trablusgarp Savaşı ( 1911) sırasında, On İki Ada’ yı işgal etmişti. 18 Ekim 1912’ de yapılan Uşi Antlaşması’ nın 2 nci maddesiyle İtalya, On İki Ada’ yı Osmanlı Devleti’ ne vermeyi kabul etmiş, ama geri verme için Osmanlı askerinin Trablus’ tan tamamen çekilmesini şart koşmuştu.  Ne var ki, İtalya, yerli halkın sürdürdüğü mukavemeti orada kalan birkaç Trabluslu subay ve ere bağlayarak, antlaşmaya rağmen On İki Ada’ yı boşaltmadı.

Osmanlı Devleti’ nin Birinci Dünya Savaşı’ ndan sonra imzaladığı Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920 ) ile İmroz ve Bozcaada da dahil olmak üzere tüm Ege Adaları Yunanistan’ a; On İki Ada, Meis dahil, İtalya’ ya verildi.

Yani, Sevr Antlaşması’ ndan sonra Osmanlı Devleti’ nin Ege Denizi’ nde hiçbir adası kalmadı.

Doğu Akdeniz’ de bulunan Kıbrıs Adası ise, daha 1877-78 Osmanlı- Rus Savaşı’ ndan sonra İngiltere’ ye kiralanmıştı.

EGE ADALARININ LOZAN’DAKİ DURUMU:

Lozan Barış Antlaşması görüşmeleri başladığı zaman, Rodos Adası ile beraber On İki Ada (Dodekan) meselesi, kritik durumunu korumaktaydı.

Çok uzun süren ve şiddetli tartışmalara neden olan oturumlardan sonra, Osmanlı Devleti zamanında tamamen elden çıkan adaların mevcut durumu kabul edilmek zorunda kalındı.  Sonuç şöyle özetlenebilir:

Antlaşmanın 12’inci maddesine göre geri verilen Bozcaada, İmroz, Tavşan Adaları dışındaki Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya Adaları üzerindeki Yunan egemenliği kabul edildi.

Yunanistan, 13’üncü maddeye göre Sakız, Sisam ve Nikarya Adalarını askersizleştirecekti.

Türkiye, 15’inci maddeye göre Astropalya, Rodos, Harki, Skarpanto, Kasos, Piskopis, Misiros, Kalimnos, Leros, Sömbeki, İstanköy Adaları ile bunların bağlılarından olan adacıklar ve Kastellerizo (Meis) Adası üzerindeki bütün haklarından İtalya yararına vazgeçti.

Türkiye, 16 ve 17’inci maddelere göre bu antlaşmanın çizdiği sınırlar dışında kalan bütün memleketler ve adalar üzerindeki haklarından tümüyle vazgeçti.

 Türkiye, 20’inci maddeye göre Kıbrıs’ ın İngiltere tarafından 5 Kasım 1914’ te ilân olunan ilhakını kabul etti.

Ayrıca Rum ve Müslüman Türk ahalinin mübadelesi hususunda Yunanistan ile Türkiye arasında yapılmış ve yapılacak olan antlaşmalar Gökçeada ve Bozcaada halkına tatbik edilmeyecekti.

İkinci Dünya Savaşı’ ndan sonra , 10 Şubat 1947 tarihli Paris Barış Antlaşması ile On İki Ada ve Meis de İtalya’ dan alınarak Yunanistan’ a verildi.

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:

Ege Adaları, Türk Kurtuluş Savaşı’ ndan çok önce tamamen elden çıkmıştı.

Osmanlı Meclis-i Mebusanı’ nın 28 Ocak 1920’ de  kabul ettiği Misâk-ı Millî hudutları içinde Ege Adaları yer almaz. Çünkü Misâk- ı Millî, Birinci Dünya Savaşı’ nın ateşkesle bittiği sırada Osmanlı ordusunun bulunduğu yerleri “vatan” olarak tanımlıyordu. Lozan’ da yapılan mevcut durumun tespitidir.

Adalarda Ortodoks Hristiyan halk çoğunluktaydı. Girit, Rodos ve Midilli Adaları dışında diğer adalarda bu nedenle Müslümanların ibadeti için yapılmış ibadethane bulunmamaktaydı ya da çok az yerde mevcuttu. Olayların rasyonel bir şekilde değerlendirilmesi için bu gerçeğin farkında olmak gereklidir!

Lozan’ da, daha önce elden çıkmış olan Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adaları ile Asya kıyısına 3 milden yakın olan ada ve kayalıklar elde edilmiştir. (Başka bir ifadeyle Müttefiklerin tüm Ege Adaları’ nı Yunanistan’ a bırakmak için büyük baskı yapmalarına rağmen, Türkiye elinde olmayan üç adayı ele geçirmeyi başarmıştır.)

Sadece Meis Adası ise günün ağır koşulları ve uluslararası alanda karşılaşılan ağır baskılar nedeniyle, elden çıkması önlenememiş; buna karşılık da ağır kapitülâsyon zinciri kırılmış; Edirne bölgesinde Karaağaç ve kuzeyde Meriç ile Arda Nehri arasında bulunan üçgen şeklindeki alan Türkiye Cumhuriyeti’ ne devredilmiştir. ( Sonyel, 344)

Meis Adası görüşmeleri sırasında: “Bağlaşıkların Türkiye’ den savaş tazminatı istemekte direndiklerini; Yunanistan’ ın savaş tazminatı vermek istememekte direndiğini  ve hatta savaş tazminatı vermek yerine Yunan ordularının Trakya’ yı ele geçirmek üzere Trakya bölgesinde hazırlık ve yığınak yaptığını; İstanbul ve Boğazlar’ da düşman donanmalarının bulunmakta devam ettiğini,  unutmamak gerekir.

Lozan Antlaşması, yenilgiye uğratılarak görünürde parçalanan, ama yıkıntıları üzerinde yükselerek dünyanın en güçlü uluslarına karşı koyan ve hemen hemen bütün ulusal isteklerini elde eden Türk Milleti’ nin ölüm- kalım savaşının son aşamasıdır.

İsmet(İNÖNÜ) Paşa, Türkiye’ nin Lozan’ da elde ettiği başarıyı 23 Ağustos 1923 günü TBMM’ de şöyle özetlemişti:

“… (sonuç) mütecanis, yeknesak bir vatan; bunun içinde dışa karşı olumsuz kayıtlardan ve devlet içinde devlet ifade eden iç imtiyazlardan kurtulmuş bir durum; savunma hakkı kesin, kaynakları bol ve hür bir vatan... Bu vatanın adı Türkiye’ dir. O Türkiye’yi bu antlaşmalar ifade ve izah etmektedir.”

Günümüzde denizlerin sadece yüzeyi değil, tabanı da ekonomik bakımdan büyük değer kazanmış olduğundan Ege Denizi sorununun boyutları da çok genişlemiştir.

Geçmişte ve günümüzde yaşananlar, gelecekte yaşanabilecekler düşünüldüğünde Lozan Barış Antlaşması’ nın Türkiye’ ye sağladığı haklara sahip çıkmak gerektiği gerçeği ortadadır.

Lozan Antlaşması konusunda ciddi ve doğru kaynakları okumak,  strateji ve diplomasi konularında insanın ufkunu açar; bilmeden konuşmak abesle iştigaldir!

Asla unutulamaması gerekir ki, ulus olma bilinci, millî birlik ve beraberliğimizle davaya inancımız, gelecekte en önemli silâhımız olacaktır.

Ahmet AKYOL, Yalova, 26 Temmuz 2017

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.